İslam dünyasının maddi ve manevi açıdan en önemli bölgesinde yer alan ülke şüphesiz Suudi Arabistan’dır. Bir yönüyle İslam aleminin kalbi niteliğindeki bu ülke, son birkaç yılda yaptığı siyasi hamlelerle sık sık ümmetin gündemini işgal etmekte. “Arap Baharı” sürecinde iç politik tutumu, Bahreyn’e müdahalesi, Mısır’da İhvan yönetiminin devrilmesinde aktif rol alarak darbeyi desteklemesi, Suriye iç savaşında bazı grupları silahlandırarak rejime karşı duruşu, yönetimi ele geçiren Husileri devirmek üzere Yemen’e askeri müdahalede bulunması, “İslam Ordusu” adı altında çok sayıda İslam ülkesini kapsayan askeri birlik kurma çabası ve bunun gibi çok sayıda hamle, dikkatleri Suudi Arabistan’a yöneltti.
Belki de yukarıda bahsi geçen her bir teşebbüs ve hareketin ayrı ayrı incelenmesi gerekiyor ancak biz bu yazımızda Suudi Arabistan’ın dahili güç mücadelelerini, biraz da geçmişe giderek, mercek altına almaya çalışacağız. Bu noktada bilhassa yakın zamanda yapılan ABD başkanlık seçiminden sonra Suudi Arabistan’da yaşanan bazı değişiklikler ve gelecek açısından hayati öneme sahip iç mücadele hamlelerini ele almaya çalışacağız.
Kendine has yönetim şekli ve tarzıyla, kapalı devre yapısıyla, Suudi Arabistan, kimileri için tam bir muamma. Lakin biz yine de mümkün mertebe vakayı görmek üzere adil bir bakış açısı geliştirmeye gayret edeceğiz.
İslam ümmeti için dönüm noktası olabilecek olaylarda tarih boyunca teşkil ettiği kilit roller nedeniyle bazen nefret, bazen muhabbet nazarlarına mazhar oluşu bir tarafa, Arap Yarımadası’nın merkezi, Suudi Arabistan; Osmanlı Devleti’ne karşı 18. yüzyılın ortalarından itibaren birinci dünya savaşına kadar uzun yıllar tekrar eden çok sayıdaki isyan sonucu ortaya çıkmıştır.
Basına çok yansımasa da bugünlerde büyük çekişmelerin yaşandığı, içeriden sarsıntılar geçiren ve gizli bir taht kavgası süren Suudi Arabistan’da yaşananları analiz etmeye geçmeden önce, biraz tarihine bakmak gerekiyor.
Abdullah KILINÇ | UGSAM Koordinatörü | Eylül 2017
Yazının tamamına ulaşmak için | Tıklayın
