Terör, dünyanın pek çok bölgesinde derin şekilde yapılanma imkânı bulabilen, bir şekilde silahlara, bombalara erişebilen, kendi insan kaynağını oluşturabilen yapıların saldırıları ile gündeme gelmektedir. Bu tip yapılar, iç ve dış siyasete malzeme olabilmekte ve küresel kullanıma da müsait hale gelebilmektedirler. Uluslararası medyanın bir kısım kurumları sayesinde bu yapıların bir kısmının özgürlük savaşçısı şeklinde sunulduğuna, başkalarının yaptığı eylemlerin de belli odaklarla ilişkilendirildiğine şahit olmaktayız. El Kaide, IŞİD, Boko Haram, El-Şebab gibi örgütlerin saldırıları yalnızca bir terör saldırısı olarak kalmamakta, aynı zamanda “radikal İslam” tamlaması ile beraber haberleştirilmektedir. Oysa Sri Lanka’da Tamil Kaplanları Hindu yönetime karşı intihar saldırıları düzenlediğinde aynı etki olmamakta hatta intihar bombacılığı İslam’la bağdaştırılmaya devam etmektedir. Müslümanlara karşı siyasi güç yapılarının siyasetlerini meşru kılmak için kullandığı bu yöntem, barışa katkı sunamaz. Yapılan haberlerin ve analizlerin atladığı en önemli nokta, terörün din, ırk gibi başlıklarla kategorize edilmesinin bir fayda getirmeyeceği gerçeğidir.
Ensar KÜÇÜKALTAN | UGSAM Afrika Araştırmaları Direktörü | Ocak 2022
Yazının tamamına ulaşmak için | Tıklayın
