Press ESC to close

Azerbaycan’ın İsrail Sevgisi

7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı, bölgede, İslam ülkeleri ve dünya genelinde bir turnusol
kağıdı işlevi gördü. Daha önce pek üzerinde durulmayan konular, bu olayla birlikte dikkat
çekmeye başladı ve çeşitli sorgulamaları beraberinde getirdi. Özellikle savaşın başladığı
anlarda Azerbaycan’ın çeşitli caddelerinde, vatandaşların İsrail bayraklarıyla sokaklarda
dolaşması, Azerbaycan’la İsrail arasındaki diplomatik, ekonomik ve çeşitli ilişkileri bilmeyen
milliyetçi ve muhafazakar kesimde şaşırtıcı bir durum olarak karşılandı. Bu şaşkınlık,
özellikle İslam dünyası ve hatta Müslüman olmayan kesimlerin, Aksa Tufanı’nı protesto
etmek amacıyla sokaklara çıkarak mitingler düzenleyip yürüyüşler yapmalarıyla
karşılaştırıldığında daha belirgin hale geldi. Azerbaycan’da ise tam tersi bir tablonun ortaya
çıkması, elbette ki şaşırılacak bir durumdu. Aksa Tufanı’nın başladığı günlerde,
Azerbaycan’ın Aksa Tufanı operasyonunu kınayarak İsrail’e desteğini açıklaması, kafalarda
ciddi bir soru işareti oluşturmuştu.
Meseleyi biraz daha derinlemesine baktığımızda, Gazze’deki son gelişmelerle ilgili
Azerbaycan’ın medya tutumuna göz attığımızda Bakü hükümetinin Tel Aviv ile ne kadar
dostane ilişki rahatlıkla kurduğunu öğrenebiliriz. Azerbaycan medyasının Gazze haberlerinde
Siyonist rejim, sanki saldırgan taraf değil, asıl saldırgan tarafın Gazze’nin olduğu şeklinde
servis edilmesi, birçok kimsenin Azerbaycan’a olan bakış açısını değiştirmesine neden oldu.
Azerbaycan’ın İsrail’le olan diplomatik ilişkilerini incelediğimizde, Azerbaycan’ın 1991’de
kurulmasıyla birlikte İsrail’le diplomatik ilişkiler de başlamış oldu. İki ülke arasındaki
ilişkiler, 1992’de başlayan diplomatik temaslarla güçlendi ve 1993’te İsrail, Bakü’de
büyükelçilik açtı. Azerbaycan, denge politikası nedeniyle İran ve İslam İşbirliği Teşkilatı
ülkeleriyle büyükelçilik açmadı, ancak ilişkilerini alternatif yollarla sürdürmeyi tercih etti. İki
ülke arasındaki ilişkilerde ekonomik ve sosyal faktörlerin yanı sıra stratejik çıkarlar da önemli
rol oynadı. İsrail, Azerbaycan’ın askeri teknoloji ihtiyacını karşılamak ve Rusya’nın bölgedeki
etkisine karşı denge oluşturmak amacıyla Azerbaycan’a ciddi destek verdi. Azerbaycan’ın
zengin enerji kaynakları ve İran’la komşuluk ilişkisi de İsrail için stratejik öneme sahipti.
Azerbaycan ve İsrail arasındaki güvenlik, askeri, sağlık, eğitim, ticaret, teknoloji, turizm,
ulaşım ve haberleşme, tarım ve hayvancılık gibi alanlarda sıkı işbirliğinin yanı sıra her iki
tarafı birleştiren asıl nokta, İran gibi bir tehlikelerle baş etme politikasıydı.
Binlerce yıl ötesine dayanan ilişki
Azerbaycan, Güney Kafkasya’da Türkiye’den sonra en kalabalık Yahudi nüfusa sahip ülkedir.
Kuba rayonunda bulunan Kırmızı Kasaba, Azerbaycan’daki Yahudi nüfusunun çoğunluğunu
barındırmaktadır ve bölge, İsrail ve ABD dışında en yoğun Yahudi yerleşimine sahiptir.
Azerbaycan Yahudileri, Dağ Yahudileri, Aşkenazlar ve Gürcü Yahudileri olmak üzere üç
gruba ayrılmaktadır. Dağ Yahudileri, Pers İmparatorluğu döneminden bu yana, Aşkenazlar
1832’den itibaren, Gürcü Yahudileri ise 18. yüzyıldan beri Azerbaycan’da yaşamaktadır.
Yahudi nüfusun toplam sayısı konusunda farklı görüşler bulunmakla birlikte, 15 bin ile 30 bin
arasında olduğu düşünülmektedir.
Azerbaycan Yahudileri, özellikle 2010’lu yıllarda Aliyev yönetiminin “multikültürlülük”
politikasına uygun olarak hem İsrail ile köprü görevi görmekte hem de ABD’de Azerbaycan’ın
menfaatleri için mücadele eden bir grup olarak ön plana çıkmaktadır. Bakü Dağ Yahudileri
Dini Topluluğu lideri Milih Yevdayev, Azerbaycanlı Yahudileri olarak vurgulayarak, “Hiçbir
kuvvet Azerbaycan-İsrail dostluğuna engel olamaz” ifadesini kullanmıştır. Yevdayev, aynı
zamanda Karabağ meselesi ve çokkültürlülük konularında da aktif bir rol oynamaktadır.
Ticari İlişkiler
SIPRI raporuna göre, 2011-2020 yılları arasındaki dönemde Azerbaycan’a yapılan silah
satışının yüzde 26,6’sının kaynağı İsrail olmuştur. Bu oran, Rusya’nın yüzde 60,1 ve
Türkiye’nin yüzde 2,9 gibi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında dikkat çekici bir şekilde
yüksektir. İsrail’in toplam silah satışlarının yüzde 17’sinin Azerbaycan’a yönlendiği tahmin
edilmektedir. Ancak, Azerbaycan ile İsrail arasındaki ilişkiler sadece askeri teknoloji ile sınırlı
değildir. Azerbaycan, İsrail’e en çok ihracat yapan üçüncü ülkedir, bu da 1,33 milyar ABD
doları tutarındadır. Bu ticaretin temel nedeni, İsrail’in petrol ihtiyacının yüzde 40’ını
Azerbaycan’dan karşılamasıdır. Diğer taraftan, İsrail, Azerbaycan’ı başlıca ihracat partnerleri
arasında saymasa da, 2016-2020 yılları arasında Azerbaycan’ın silah alımlarının yüzde 69’unu
karşıladığı belirtilmektedir. Bu durum, Azerbaycan’ın İsrail’den önemli ölçüde silah tedarik
ettiğini ve bu alanda güçlü bir işbirliğine sahip olduklarını göstermektedir.
İran Faktörü
Arap Baharı’nın başlamasıyla birlikte, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da lider değişiklikleri ve
istikrarsızlık, İsrail için tehdit unsuru olarak görülen bazı liderlerin devrilmesine veyahutta etkisiz hale
getirilmesine neden oldu. Bu yaşanan gelişmeler neticesinde, İsrail bölgede daha güvenli ve istikrarlı
bir şekilde faaliyet göstermesine olanak tanıdı. İran’ın, İsrail için tehdit unsuru olan Hamas ve
Hizbullah’a maddi ve askeri destek sağlaması, “düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesinden yola
çıkarak İsrail ve Azerbaycan ilişkilerinin güçlenmesine katkıda bulunmuştur. İran’ın, Şii nüfusa
sahip Azerbaycan yerine Ermenistan’a destek vermesi, çoğunluğu Müslüman nüfusa sahip
Azerbaycan’ın Filistin’e değil de İsrail’e destek vermesi, bu bölgede yaşanan gelişmelerin,
salt bir bakış açısıyla anlaşılamayacağının en önemli göstergelerinden birisidir.
Gazze’de modern zamanların soykırımı yaşanırken dost ülkelerimizin ve İslam ülkelerinin
“vurdumduymaz” tavırları ve Batı toplumunun İslam ülkelerinden daha fazla “Filistin”
meselesini sahiplenmesi, Ortadoğu’nun karmakarışıklığından daha da beter vaziyette. İzahı
yok, maalesef.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir