Press ESC to close

Siyasi ve Coğrafi Olarak Kritik Bir Saha | Akdeniz

Akdeniz, kimi devletler açısından bir hammadde yuvası, kimi devletler açısından sıcak denizler olarak nitelendirilen fakat tarih sahnesinde çoğunlukla hegemonya mücadelelerine sahne olan, dünya üzerinde kritik öneme sahip bölgelerden bir tanesidir. Tarihten bir örnek vermek gerekirseİkinci Dünya Savaşı sırasında saldırgan İtalya’nın tutumunda söylem olarak kullandığı ‘MareNostrum’ yani ‘Bizim Deniz’ tabiri bir güç mücadelesinin tetikleyici unsuru olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Bölge üzerinde Osmanlı’nın elinin zayıflamasının ardından çoğunlukla Avrupa devletlerinin güç mücadelesine şahit olmakla birlikte, 1970’lerden sonra bu mücadele dış politika açısından Batı endeksli bir işbirliği yollarına gidilmesine neden olmuştur. 1990’lar sonrası Avrupa Birliği açısından Akdeniz bölgesindeki ülkelerin birinci derecede stratejik öneme sahip olduğu belirtilmesine rağmen, pratikte Sovyet etkisinden kurtulmuş Doğu Avrupa devletleri üzerine yoğun mesailerin harcandığı görülmüştür. Yine de AB, bölge ülkeleriyle başta ekonomik ve finansal olmak üzere, politik ve kültürel açıdan işbirliğini önceleme yoluna gitmiştir. Çünkü bölge üzerinden Avrupa ülkelerine kaynak aktarımının sağlanması, yalnız ticari değil aynı zamanda ekonomik ve finansal işbirliği yoluna gidilmesi yönünde izlenim oluşturmuştur. Bir diğer konu ise bölgenin kuzey ülkeleri ve güney ülkeleri arasındaki gelişmişlik, az gelişmişlik dengesizliği sorun teşkil eden bir başka konu olmuştur. Bu ilişkilerin temeli, esasında 1960’lara dayanmaktadır. Bu süreçte ‘Petrol Krizi’ ve sonrasında İsrail- Arap devletleri arasında güç dengesinin sağlanması adına Batı devletlerinin birtakım girişimlerde bulunmasına sebebiyet vermiştir. Fakat 1970 sonrasında bölge üzerinde güç mücadelesine girişen bir başka unsur olan ABD karşısında,  ‘Global Akdeniz Politikası’ adı altında AB’nin çok taraflı bir Akdeniz politikası benimsemesine neden olmuştur. Bu politikada bölge ülkelerine üzerine temel hedefler:Sanayi mallarının serbest ticareti, bazı tarım ürünlerinde gümrük vergisi indirimi, teknik ve sanayi alanlarında işbirliğinin sağlanmasına yönelik olmuştur. 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından ise AB’nin güneye yönelik derinleşme sürecinin başlangıcı sinyallerini vermiştir. Bu bağlamda 1992-1996 yılları arasında AB ve birliğin kendisine en yakın ülkelerini hedef alarak “Yenilenmiş Akdeniz Politikaları” olarak nitelendirdiği finansal işbirliği, ticaret, insan hakları ve çevre korunmasına yönelik bir dizi temel prensip belirleme yoluna gitmiştir.

Mehmet Siraceddin BATTAL | UGSAM Araştırmacısı | Aralık 2018
Yazının tamamına ulaşmak için | Tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir