Press ESC to close

İngiltere-Türkiye İlişkileri : Musul Sorunu Analizi

Osmanlı Devleti ve Irak ( Musul ) : Irak ile Osmanlı ilişkileri köklü bir geçmişe dayanmaktadır. “Irak” adını 20. Yüzyılın başlarında alacak olan bu devlet o yıllarda Osmanlı tarafından üç vilayete bölünmüş şekilde yönetilmekteydi: Musul, Bağdat ve Basra. Osmanlı devleti asırlarca yönettiği bu vilayetleri 17. Yüzyıl itibari ile gücünü kaybetmeye başlaması sonucu yavaş yavaş yitirmektedir. Bu konuya daha bütüncül yaklaşacak olursak Osmanlı Devleti’nin o dönemde nasıl bir durumda olduğunu anlamak için kısaca dönemin şartlarını incelememiz gerekmektedir.

Osmanlı Devleti 18. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren askeri ve politik olarak çok zayıflamıştır. Fransız Devrimi, sanayii gelişmeleri ve isyanlar devletin temellerinde bir değişim olması gerektiği sinyallerini vermektedir. Osmanlı devleti bu yıllarda temel olarak üç ana sebepten dolayı büyük toprak kayıplarına uğramıştır.

Birincisi devletin güçsüz olduğunu bilen batılı devletlerin saldırıları ve onlara karşı koyabilecek herhangi bir karşı gücün bulunmaması, ikincisi Fransız Devrimi ve milliyetçilik akımları, üçüncüsü savaşarak kaybedilen topraklar. Özellikle 18. Yüzyılın sonunda gerçekleşen Fransız Devrimi’nin milliyetçilik kavramı, Osmanlı Devleti’nin çok uluslu yapısına bir risk teşkil etmekteydi. Balkanlarda çıkan isyanlar hemen bir savaşa dönüşmüş ve sonucunda Balkanlarda yeni devletlerin temelleri atılmıştır. Balkanlarda ki bu büyük toprak kayıplarından önce Fransa 1830 yılında Cezayir’i, 1881’de Tunus’u işgal etmiştir. İngiltere 1882’de Mısır’ı, İtalya 1911’de Trablusgarp’ı ve Ege adalarını işgal etmiştir. İşte tam bu noktada, öncesinde bahsettiğimiz toprak kayıplarının birinci sebebini örnek olarak verebiliriz. İkinci Viyana kuşatmasında en büyük topraklarına ulaşan Osmanlı Devleti bu tarihten sonra gerilemeye başlamıştır. Bu gerileme iki buçuk yüzyıl sürmüş ve dönemsel olarak hızlanmıştır. Bu hızlanma dönemlerinden en önemlisi 1912-1920 arasında ki dönemde yaşanmış ve Osmanlı devleti kuruluşundan sonra ki en küçük toprak büyüklüğüne sıkışmıştır. 1914 yılına gelindiğinde Birinci Dünya Savaşı’na girmeye hazırlanan Osmanlı Devleti’nin savaşa girmek için temel motivasyonunu, örnek olarak verdiğimiz büyük toprak kayıpları yaşaması ve bu toprakları geri alma isteği olarak yorumlayabiliriz.

Ömer Yiğit DEMİR | UGSAM Araştırmacısı | Nisan 2020
Yazının tamamına ulaşmak için | Tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir